27 Mart 2024

Piyasa Erdoğan'a, Erdoğan Murat Kurum'a güvenmiyor

Erdoğan ve bakanların İstanbul'da her oy avcılığı Kurum'u biraz daha değersiz kılıyor

Murat Kurum - Recep Tayyip Erdoğan

Pek işe yaramadığı ortada.

20 Mart çarşamba, geçen hafta. Dolar 32.38 TL, Euro 35.24 TL.

Ertesi gün, 21 Mart perşembe günü Merkez Bankası politik faizi yüzde 45'ten yüzde 50'ye yükseltiyor. Aynı gün saat 18.30 itibariyle dolar 31.86, Euro 34.74 TL'ye geriliyor. Döviz TL karşısında düşüyor ancak, öyle aman aman bir düşüş değil.

Faizin yükseltilmesinden bir gün sonra, 22 Mart'ta dolar yeniden yükselişe geçiyor. 22 Mart saat 18.30 itibariyle  dolar 32.04 TL'ye yükselirken, Euro 34.70 TL'de seyrediyor, dört kuruşluk düşüş.

Dün saat 15.30'da ise, dolar 32.18, Euro 34.95 lirayı görüyor.

Aradan daha beş gün geçmiş, dolar da Euro da 20 - 30 kuruş farkla, faizin yükseltilmesinden önceki değerlere yaklaşıyor.

Merkez Bankası faizi neden yükseltiyor?..

Öncelikle dövizdeki tırmanmayı engellemek için.

Ne var ki, piyasaya bakınca, pek engellemiş görünmüyor.

Faizi yükseltmek bu açıdan pek bir anlam taşımıyor.

Neden?..

Çünkü:

1- Piyasa artık Tayyip Erdoğan'ın başında bulunduğu bu iktidara güvenmiyor.

2- Hukuk reformu, demokratikleşme ve anayasaya uymak yanında, hiçbir yapısal reform adımı atmadan, sadece faiz yükseltmekle ekonomide iyileşme beklemek halkı aldatmanın ta kendisi.

Enflasyonun düşmesini, sefaletin azalmasını beklemek hayal.

Piyasa bu çifte güvensizliği tespit ediyor.

En iyi o dinler

Piyasa Erdoğan'a nasıl güvenmiyorsa, Erdoğan da İstanbul'da kendi aday yaptığı Murat Kurum'a güvenmiyor.

Her gittiği yerde gaf yapan, elmayla armutu karıştıran, Ekrem İmamoğlu'nun isabetli deyimiyle, "acemi aday" Murat Kurum'la ilgili herkes aynı soruyu soruyor:

"Erdoğan nasıl oldu da, Murat Kurum gibi, beceriksiz birini İstanbul'da aday gösterdi?.."

İktidara yönelik her türlü eleştiriye ukalaca tepeden bakan yandaşlar bir yana...

Çoğunluğun bu konudaki düşüncesi şu:

"AKP'de herkes elbette Erdoğan'ı dinler ama, en iyi dinleyenlerden biri Murat Kurum. Üstelik, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı sırasında rant elde etmek konusunda tecrübeli biri".

İstanbul rant elde etmenin önde gelen kenti olduğuna göre, Murat Kurum'u aday yapması normal!..

Ne var ki, Murat Kurum'un İmamoğlu karşısında bu kadar geriye düşeceğini başlangıçta Erdoğan tahmin edemiyor.

Gün geçtikçe, Kurum'a güveni azalıyor.

İstanbul'a hücum

Güven azalmasının sonucu olarak...

Bakanları İstanbul'a seferber ediyor. Bakanlar İstanbul'da her yere dağılıyor ve Kurum için oy istiyor.

Böyle bir olayın hukukla, seçim nezaketiyle, devlet yönetimiyle zerre kadar ilgisi yok, bu değerler anlamını çoktan yitiriyor.

Yitirmesi AKP'nin umurunda bile değil, Bakanlar o mahalleden ötekine, şu dernekten diğerine koşturmakla meşgul.

Kurum'a zarar

Bakanların toplu halde İstanbul'da oy avcılığına çıkması...

Erdoğan ve AKP'liler pek farkında değiller ancak...

En çok Murat Kurum'a zarar veriyor, onun bu işin üstesinden gelemeyeceği, onun "acemi aday"  olduğu bizzat AKP'liler tarafından fiilen tescil edilmiş oluyor.

Bakanların İstanbul seferi Kurum'u yıpratıyor.

Erdoğan ve bakanların İstanbul'da her oy avcılığı Kurum'u biraz daha değersiz kılıyor.

Kendisini kötü hissetmek

İstanbul'da oy isterken, oy kaybına sebep olduklarını biraz geç de olsa, kendileri de anlıyor olmalı ki...

Sözüm ona, bunun sadece İstanbul için olmadığını göstermek istercesine, bazı Bakanlar Anadolu'da dün çeşitli kentlere dağılıyor.

Erdoğan'ın verdiği bu görev nedeniyle, Bakanların pek mutluluk duyduklarını sanmıyorum.

Onların duyguları bir yana, asıl kendini kötü hissetmesi gereken kişi Murat Kurum.

"Ben bu işi beceremiyor olmalıyım ki, onlar bana yardıma geliyor" düşüncesine kapılmaz mı?.. Kendisine güvensizliği artmaz mı?..

Sandık güvenliği

Böyle bir seçim atmosferinde sandık güvenliği her zamanki gibi, büyük önem taşıyor.

Bir süre önce Freedom House" bir çalışma yayımlıyor.

Freedom House merkezi Washington'da, çeşitli ülkelerde şubeleri bulunan, 1941 yılında kurulmuş, o tarihten itibaren dünyada demokrasi, siyasal özgürlükler ve insan haklarıyla ilgili araştırmalar yapan saygın bir kuruluş. Araştırmalarını her yıl yayınlıyor.

Özgür olan - olmayan ülkeler, evrensel hukuk standartları, seçim güvenliği gibi konularda yaptığı yayınlar hem bütün ülkeleri, hem uluslararası sermayeyi etkiliyor.

Freedom House tarafından yayımlanan 2023 raporunda iki temel tespit var, ilki şu:

"Dünyada demokrasi geriliyor."

İkinci tespit doğrudan bize göndermede bulunuyor:

"Zimbabve, Kamboçya ve Türkiye'de seçimlere müdahale ediliyor."

31 Mart seçiminde sanki daha az ele alınan seçim güvenliğini muhalefetin çok fazla önemsemesi ve onun gereklerini yerine getirmesi ortada.

Hele de, İstanbul'da Murat Kurum bu kadar yıpranmış iken...

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Bunca perişanlık varken bir sen eksiktin Beşiktaş!..

"Büyük takım" kimliğini çoktan kaybetmiş!..

Yasak, Bahçeli’ye yanıt mı: Ya o üç MHP milletvekili?

MHP’den gelen istifa isteminin dumanı tüterken iddiaya göre, milletvekilleri altın kaçakçılığı ile suçlanıyor. Benzer bir iddia herhangi bir muhalefet milletvekili ile ilgili olsa ne olurdu?

Ordudan atılmalara şerh düşen bunlar değil miydi?

Şimdiye kadar komünistlikten, Kürtçülükten, irticadan dolayı ihraç edilenlere ilk kez Atatürkçüler ekleniyor. Bu da otoriter rejimin niteliğinde yeni bir aşama

"
"